Bursa Waha Hotel

Bursa Waha Hotel konuklarını "Tarihi şehirdeki sıcak eviniz" sloganıyla karşılıyor. Hotel Waha mükemmel dekorasyonuyla size kendinizi özel hissettirecektir. Tarihi bir doku ile bezenen otel binası Waha Hotel'i, özel bir mekan kılıyor.




Waha Hotel Bursa’da evinizin sıcaklığı ve rahatlığında konaklıyabileceğiniz bir oteldir. Waha Hotel ile Bursa'nın tam merkezinde Ulucamii'nin gölgesinde tarihi buram buram hissedeceksiniz. Waha Hotel; , Koza Han'a 300 metre, Muradiye Külliyesi'ne 400 metre, Bursa Kent Meydanı Alışveriş Merkezi'ne 1,3 km, Ulu Camii'ye ise 200 metre uzaklıktadır. Sauna ve buhar odası bulunan otel ayrıca teraslı ve şehir manzaralıdır. Dinlenebileceğiniz oturma alanı bulunmaktadır. Odaların hepsi özel banyoludur.





Waha Hotel odalarını dizayn ederken beğeniniz ve konforunuz için hiçbir ayrıntıdan kaçınmamıştır. İster bir gün, ister bir ay misafiri olarak Hotel Waha ayrıcalığını hissedebilirsiniz. Butik otel konsepti ile ayrıcalıkları hissedeceksiniz. Waha Hotel'in oda sayısı 24'tür. Otelden araba kiralayabilirsiniz.



                                               ODALAR
                                            Çift Kişilik Odalar
Klimalı olan çift kişilik odalarda, bir adet ikiz yatak yatak bulunmaktadır. Odada buzdolabı bulunur. Oda Servisi mevcuttur. Odalarda televizyon bulunmaktadır. Ütü servisi vardır.

Ücretsiz 24 saat internet hizmeti vardır. Odalarıda sıcak su bulunmaktadır. Çay kahve hizmeti ücretsizdir. Diğer ücretsiz hizmetleri Sabah Kahvaltı ve ihtiyacınız olması durumunda kıyafetleriniz ütülenip teslim edilmesidir.


                                               İki Tek Yataklı Odalar
Klimalı olan çift kişilik odalarda, bir adet ikiz yatak yatak bulunmaktadır. Odada buzdolabı bulunur. Oda Servisi mevcuttur. Odalarda televizyon bulunmaktadır. Ütü servisi vardır.

Ücretsiz 24 saat internet hizmeti vardır. Odalarıda sıcak su bulunmaktadır. Çay kahve hizmeti ücretsizdir. Diğer ücretsiz hizmetleri Sabah Kahvaltı ve ihtiyacınız olması durumunda kıyafetleriniz ütülenip teslim edilmesidir.




                                            RESTAURANT
Bursa'nın ünlü iskender kebabını Waha Hotel bünyesindeki Sultan Döner’de, Hotel Waha ayrıcalığı ile yiyebilirsiniz.


                                  Bursa Waha Hotel İletişim Bilgileri:
Adres: Tahtakale Mh. Cemal Nadir Cad. No:95/A, PK:16040 Heykel, Osmangazi, Bursa, Türkiye
Telefon: +90 224 220 55 22
E-mail: info@hotelwaha.com
Web adresi: http://www.hotelwaha.com/




























                                                           ULUDAĞ
Uludağ, Bursa ili sınırları içinde, 2.543 m yüksekliği ile Türkiye’nin en büyük kış ve doğa sporları merkezi olan dağ. Uludağ; Marmara Bölgesinin en yüksek dağıdır. Kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanan Uludağ’ın uzunluğu 40 km’yi bulur. Genişliği ise 15–20 km’dir. Toplu ve heybetli bir görünüşe sahip olan bu dağın Bursa’ya bakan yamaçları kademeli, güneye Orhaneli’ne bakan tarafları ise düz ve daha diktir. En yüksek noktası göller bölgesinde yer alan Uludağ tepe’dir (2.543 m). Uzaktan Bursa’ya yaklaşılırken ve oteller bölgesinde görülen yüksek tepe genelde zirve olarak algılanır. Hâlbuki Zirve gibi görünen o tepenin ismi Keşiş Tepedir ve yüksekliği 2.486 m’dir. Uludağ tepe (2.543 m) Keşiş Tepenin 5 km güneydoğusunda yer alır. Dağın kuzey tarafında Sarıalan, Kirazlı, Kadı, Sobra yaylaları vardır.
1933’te Uludağ kış kayak sporları için bir merkez haline gelmiştir. Düzenli otobüs seferlerinin başlaması da buraya ilgiyi daha da artırmıştır. Sonradan asfaltla kaplanan bu yol Uludağ’ın Kadıyayla hariç bütün yerleşim birimlerini doğrudan Bursa’ya bağlar. Uludağ modern dağ tesisleri, 1963’te hizmete açılan Türkiye’nin ilk teleferiği, dördüncü büyük kent olan Bursa’nın hemen yanında olması ile dağ ve kış turizminin merkezi olmuştur. Uludağ Türkiye’nin en büyük kayak merkezidir. Yol durumunun uygunluğu,uzun kış mevsiminde (Ekim-Nisan arası) kar bulunması, eşsiz manzaraları buraya turist çekmektedir. Dağın doruk noktasından açık havada İstanbul, Marmara denizi ve civar yakın yerlerin görünmesi buraya ayrı bir özellik vermektedir. Doğu, kuzey eteklerinin Bursa Ovasına yakın yerlerinde sıcak su kaynaklarının bulunmasından burada kaplıcalar meydana gelmiştir. Bursa’nın Çekirge semtindeki bu kaplıcalar pek çok hastalığa şifa olmaktadır. Ayrıca teleferiğin son istasyonu olan Sarıalan’da ve Sarıalan’dan telesiyejle ulaşılan Çobankaya’da Kızılay Derneği’nin her yaz düzenlediği yaz kampları bulunmaktadır. Kirazlıyayla’da kurulu bulunan eski senatoryum binası şu anda otel olarak kullanılmaktadır. Uludağ’da 15 adet özel ve kamuya ait 12 resmi konaklama tesisi vardır. Bunlara ait pek çok telesiyej ve teleski hattı mevcuttur.


                                                           DENİZ TURİZMİ
                                                             MUDANYA
İlçenin tarihi milattan önce 7. yüzyıla dayanır. İlk adının Myrlea olduğu bilinmektedir. 12 İyon şehir devletinden olan Gemlik ve Erdek’in de kurucusu Kolofonlular tarafından kurulmuştur. Zaman zaman işgale uğrayan şehir, Makedonya Hükümdarı 5. Filip (Philippos) tarafından yıkılmış ve yerine, Apameia adı ile yeni bir şehir inşa edilmiştir. Bu şehir de işgale uğramış ve imar edilerek Montania adını almıştır. Mudanya adının buradan geldiği sanılmaktadır.

Mudanya, 1321 yılında Orhan Bey tarafından fethedilerek Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Mudanya Kasabası, Mondros Mütarekesi’nden sonra, önce İngiliz istilasına uğramıştır. Fakat Jandarma Onbaşısı Şükrü Çavuş’un İngiliz Deniz Piyadesi’nin çıkartma yaptığı iskelede İngiliz Ordusundan bir binbaşı ile bir eri öldürmesi üzerine bu işgal bir gün bile sürmemiştir. 25 Haziran 1920’de gerçekleşen bu olaydan 11 gün sonra İngiliz ordusunun yerini Yunanlar almıştır. Düşman işgali altında 2 yıldan uzun süre kalan Mudanya, 12 Eylül 1922 günü Yunan işgalinden kurtulmuştur.

Türk Kurtuluş Savaşı’nı sona erdiren anlaşma 3-11 Ekim 1922 tarihleri arasında yapılan konferans sonucunda Mudanya’da imzalanmış ve Mudanya Mütarekesi adını almıştır.

                                                                      TRİLYE
Tirilye, olasılıkla Mudanya’nın fethi ve Mirzeoba, Kaymakoba gibi Türkmen köylerinin kuruluşu evresinde (1321-1330 arasında) Osmanlılar tarafından ele geçirilmiştir. Fethinden sonrada Rumların çoğunluk olarak yaşadıkları bir yerleşim olma özelliğini korumuştur.

II. Bayezid döneminde İstanbul’dan 30 hane Türk’ün getirilerek yerleştirildiği ve eski kayıtlarda Kitai’nin iskelesi olarak anılmakta olan Tirilye, Osmanlı döneminde Rumların büyük çoğunlukla yaşadıkları zengin bir yerleşim yeri idi. Özellikle zeytin ve zeytinyağı dünyaca tanınmıştı. İpekböcekçiliği ve şarap üretimi ile balıkçılık da önemli uğraşlar arasında geliyordu.

1906 tarihli Hudavendigar Vilayeti Salnamesi’nde belde, şöyle tanıtılmaktadır:

“Tirilye bucağı, Mudanya ilçesinin batısında ve Marmara Denizi kıyısındadır. Hoş bir havası vardır. Kasabada bir Cami-i şerif, bir İslam ve iki Hristiyan ilkokulu, yedi kilise ile eski eser niteliğinde üç manastır vardır. Kemerli denen kilisenin iç bölmelerinde bazı eski eserler bulunmaktadır. Başlıca üretimi zeytin, koza ve ev içi imalat sanayinden olarak çeşitli oda dokumalarından oluşmaktadır. Zeytin ürünü Doğu Rumeli ve Karadeniz kıyıları ile İskenderiye dolaylarına gönderilmektedir.”

1909’da Sadrazam Mahmut Şevket Paşa’nın öldürülmesi üstüne, bir süre “Mahmutşevketpaşa” adı verilen belde, kısa süre sonra yine eski adıyla anılır olmuştur.

Yunanistan’ın 1920–1922 arasında Bursa ve çevresini işgal altında bulundurduğu dönemde, Kral Konstantin tarafından ziyaret edilen (Eylül 1921) Tirilye, 13 Eylül 1922 günü Türk ordusunun gelmesi ile işgalden kurtarılmıştır.

Kurtuluş Savaşı sonrasında beldenin Rum halkından bir bölümü kendiliğinden, bir bölümü de Lozan’da varılan “Mübadele Anlaşması” gereğince Yunanistan’a göç etti. Onların yerine Selanik ve Girit’ten gelen Müslüman-Türk göçmenler beldeye yerleştirildi. Ayrıca Selanik, Usturumca, Dedeağaç, Serez, Tikveş, Karacaovalı ve Bulgaristan’dan gelen bazı göçmenler de bölgeye yerleştirildi.

1963’te “Tirilye” adı kaldırılarak yerine “Zeytinbağı” adı verildi. 2011’de ise Zeytinbağı ismi kaldırıldı ve beldenin ismi tekrar “Tirilye” oldu.

                                                                      GEMLİK
Gemlik, Bursa civarında kurulan en eski kenttir. Tarihi MÖ 12. yüzyıla kadar uzanır. Efsaneye göre Gemlik’e ilk olarak Herkül’ün geldiği ve buraya kaybolan arkadaşı ‘Syrus’un adını verdiği söylenir. Daha sonra MÖ 630’da Milet’ten gelen kolonilerce Kios adıyla yeniden kurulur. Daha sonra MÖ 556’da Lidyalıların eline geçen bu kent, MÖ 499’da Perslerin eline geçmiş, MÖ 466’da Delos Konfederasyonu’na katılsa da MÖ 412’de yeniden Perslerin eline geçmiştir.

Gemlik, Osmanlı devrinde Bursa’daki Yıldırım Camii ve Medresesi’ne vakfedilmiş bir kasaba idi. Kasabanın gelirleri bu vakıflara yollanırdı. Uzun yıllar Kite’ye (Bugün Nilüfer’in Ürünlü mahallesi) bağlı bir köy olan Gemlik, 1856’da Gemlik-Bursa karayolunun yapılmasından sonra canlanmış ve belediye örgütü kurulmuştur. Bölgede yer alan Umurbey Beldesinde 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın anıt mezarı yer almaktadır.

1891 yılı Osmanlı nüfus sayımına göre Gemlik kazasında yaşayan kişi sayısı 38.812 kişidir. Bunların çoğunluğu (%43) Ermenilerden oluşmaktadır (16.623 kişi). Kazadaki Türk nüfus 15.340 kişiydi ve nüfusun %39’unu teşkil etmekteydi. Kentteki Rum nüfus ise 6.575 kişiden oluşmaktaydı (%17). Bu senelerde Gemlik nüfusunun %61’i Hristiyanlardan oluşmaktaydı. Kaza merkezi Gemlik’teyse 4620 Rum, 242 Türk, 178 yabancı ve 107 Ermeni olmak üzere 5147 kişi yaşıyordu. Kurtuluş Savaşı’nda 6 Temmuz 1920’de İngiliz işgaline uğrayan ve 8 Temmuz 1920’de İngilizlerce Yunanlara devredilen Gemlik, 11 Eylül 1922’ye kadar Yunan işgalinde kalmıştır.



                                                        KAPLICA TURİZMİ
                                               KARA MUSTAFA HAMAMI
Ulu Cami’nin de yer aldığı Osmangazi semtinde yer almakta olan Karamustafa hamamı, son derece işlek bir bölgededir. Şehrin her alanından, bu bölgeye toplu ulaşım araçları bulunmaktadır. Hamam, temiz ve elit bir yapıdadır. Ancak, asıl dikkati çeken suyunun şifalı özelliğidir. Kadınlar ve erkekler için ayrı alanları bulunan hamamda, her gün 05.00-23.00 arasında hizmet verilmekte olup, şifa bulmak adına pek çok insan gelmektedir.

Herkesin problemi olan stres ve yorgunluğu atan su ayrıca böbrek taşları, romatizmal hastalıklara, sinir sistemi sorunlarına ve iltihaplara da iyi gelmektedir. Ayrıca, hiçbir sağlık probleminiz bulunmuyor olsa da, sağlığınızı korumak adına eğer yolunuz düşerse bu hamama mutlaka uğramalısınız.

                                                       DEMİRTAŞPAŞA HAMAMI
Bursa’da bulunan Demirtaşpaşa hamamı, toplu taşıma araçlarının düzergahı üzerinde bulunup, kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Hamam yönetiminin politikası, uygun fiyata, temiz hamam şeklindedir. Fiyatların cüzi tutulmasının yanı sıra, Bursa hamamları arasındaki en temizlerinden bir tanesidir.

Haftanın 7 günü açık olan hamam, sabah saat 06.00’da açılmakta ve 24.00’a kadar hizmet vermeye devam etmektedir. Yine de her zaman için öğleye kadar gitmenizin daha iyi olduğunu unutmamalısınız. Hamam öncesi veya sonrasında, sauna ile buhar odası hizmetlerinden de yararlanarak, vücudunuzdaki antioksidanlardan kurtulabilirsiniz.

                                                              ÇEKİRGE HAMAMI
XIV. yüzyılda yapılan Çekirge Hamamı I. Murad Caddesinin altında kalır.İlk başta halka açık ve ücretsiz olarak hizmet vermiştir. Şifalı hamam olarak bilinir ve yolun birkaç basamak aşağısına yapılan bir girişi vardır.Kapısı üzerine tuğlalardan yapılmış dalga motifleri vardır.Uzun bir koridordan sonra soğukluk bölümü vardır ve üzeri  trompların yardımı ile tek bir kubbe ile örtülmüştür. Sıcaklığın üzeri de kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Hamam kesme taş ve tuğladan yapılmıştır.Hamamın yan duvarları diğerlerinden farklı olup, kesme taş yerine kaba ve oldukça iri taşlardan yapılmıştır. Kubbeleri günümüzde beton ile kaplanmıştır.


                                                      TARİHİ TURİZM
                                                           ULU CAMİ
Bursa Ulu Camii, Osmanlı Sultanı I. Bayezid tarafından Niğbolu Seferi’nden dönüşünde verdiği emir ile inşa ettirilmiştir. Caminin yapım tarihini veren bir kitabe yoktur; ancak minber kapısında geçen 802 (1399) tarihi caminin inşa tarihi olarak kabul edilir.

Bursa Ulu Cami’nin inşası; hem devletin kendisini siyasal, ekonomik ve kültürel bir varlık olarak dünyaya kabul ettirme çabasının bir devamı hem de Osmanlı toplumuna bir kimlik verme çabasının gereği olarak değerlendirilir. Caminin açılışında ilk hutbeyi dönemin önemli mutasavvıflarından biri olan Somuncu Baba’nın okuduğu rivayet olunur.

Cami yapıldığı dönemlerde toplum tarafından çok itibarlı addedilmiş ve diğer medreselerin hocaları burada ders vermeyi bir şeref bilmiştir.[2] Sonraki yüzyıllarda caminin iç mekânını süsleyen ve alışılmışın dışında büyük ebatlı yazılar toplumsal ilgi ve itibarın nedenlerinden biri olmuştur.

                                                        YEŞİL CAMİ
Cami, adını verdiği Yeşil semtindedir; Yeşil külliyesi yapılarındandır. “Yeşil” adını, bir zamanlar minarelerinde bulunan yeşil renk ağırlıklı süslemelerinden aldığı düşünülür.[2] Halen aktif olarak kullanılan caminin kapasitesi 2000 kişidir

Kuzey cephe ortasındaki taç kapısında bulunan Arapça kitabeye göre mimarı Hacı İvaz b. Ahî Bayezıt (Hacı İvaz Paşa); bitirildiği tarih Aralık 1419’dur. İç mekanda, hünkar mahfili üzerinde yer alan yazıttan anlaşıldığı kadarıyla yapının nakkaşı, “Nakkaş Ali” olarak da bilinen Ali b. İlyas Ali’dir (ünlü divan şairi Lâmiî Çelebi’nin babası)[3]; süslemelerinin tamamlandığı tarih 1424’tür.[1] Osmanlı sultanlarından Çelebi Mehmet’in emri ile yapılan cami; Sultan’ın ölümü üzerine II. Murad devrinde tamamlanmıştır.

                                             OSMANGAZİ TÜRBESİ
Osmanlı Devletinin kurucusu olan Osman Gazi 1258-1324 yılları arasında yaşamıştır. Osmangazi Bursa kuşatması sırasında, vasiyeti üzerine Bursa’nın fethinden sonra “Gümüşlü Kümbet “ olarak bilinen Sainte Elie adlı Bizans manastırının şapeli üzerine inşa edilen türbeye gömülmüştür.1801 yılında yangınla 1855 depremi ile de tamamen yıkılan türbe Sultan Abdülaziz tarafından eski yapısına sadık kalınarak 1863 yılında bugünkü haline getirilmiştir. Türbenin ortasında bulunan sedef kakmalı ahşap sanduka Osmangazi ye aittir, sandukanın etrafı sedef kakmalı korkuluklarla çevrilmiştir. Abdülaziz’in Bursa’yı ziyareti sırasında yapılmış kadife üzerine gümüş ve sim ile işlenmiş, Osmangazi’nin şahsiyeti doğumu ve saltanat senesi ile ölümü gibi tarihleri gösteren örtü Sandukanın üzerine örtülmüştür. Türbenin içinde Osmangazi’nin oğlu Alaaddin bey, Eşi Aspurça Hatun ile on iki yakınının sandukaları bulunmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder